Türkiye, Afrika Boynuzu’ndan güçleniyor
BARTU EKEN - KANAL 7 DIŞ HABERLER SERVİSİ
IMF Kızıldeniz'de gemilere gerçekleşen saldırılar nedeniyle Süveyş Kanalı'ndaki ticaret hacminin yılın ilk iki ayında yıllık yüzde 50 azaldığını duyurdu. Güney Afrika açıklarında bulunan diğer bir yol olan Ümit Burnu'nda ise hacim %70'in üzerine yükseldi. Analistler yaşanan gelişmeleri Kızıldeniz'deki Husi saldırılarıyla bağlantılı olarak görüyor. Bu durumun sebebinin yalnızca saldırılarla sınırlı olmayabileceği de yapılan yorumlar arasında.
Türkiye ile Somali arasında 8 Şubat'ta bölgesel güvenlik ağırlıklı Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması imzalandı. Somali Enformasyon Bakanı Daud Aweis anlaşmanın Afrika Boynuzu için istikrar sağlayıcı bir güç görevi üstlendiğini belirtti. Bazılarına göre "Gölge CIA" olarak tanımlanan Stratfor Dergisi de benzeri bir analiz yayınladı. 'Ankara, Somali ve Cibuti ile Savunma Anlaşmaları Yoluyla Etkisini Genişletiyor' başlığıyla yayınlanan yazı, Türkiye'nin bölgedeki gücünü artıracağını vurguladı. Türkiye'nin ilerleyen yıllarda Somali veya Cibuti'de bir deniz üssü kurabileceği değerlendirmesi yapıldı.
Uzun vadedeyse, Somali'nin donanmasının ve sahil güvenliğini güçlendirileceği ve korsanlık faaliyetlerine büyük bir darbe vurulacağı öngörüldü. Türkiye'nin hamlesinin Asya'ya giden deniz ticaret yollarını güvence altına alma girişimi olduğuna dikkat çekildi. Analizde ilginç bir başka detay ise ABD'nin iki müttefikinin, iyi ilişkilere sahip olmasına rağmen, rekabete girebileceği üzerineydi. Yaşanan gelişmelerin, ikili ilişkilerin kötüleşmesi halinde, Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki bölgesel rekabeti artıracağı ifade edildi.
TÜRKİYE'NİN SOMALİ HÜKÜMETİYLE İYİ İLİŞKİLERİ YENİ BİR GELİŞME DEĞİL
1979'da açılan ilk Türk Büyükelçiliği ülkedeki iç savaş nedeniyle 1991 yılında kapatılmıştı. Bundan iki yıl sonra BMGK kararı ile bölgede istikrar sağlanması için bölgeye Türk askeri gönderildi. 2010 yılında BM tarafından organize edilen Somali konferansı İstanbul'da gerçekleşti. Ve 2011'de Türkiye'nin Mogadişu Büyükelçiliği yeniden faaliyete geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı yıl Somali'ye yaptığı ziyarette dünyayı ekonomik zorluklarla boğuşan bölge halkına yardım etmeye çağırdı. Bunun üzerine TİKA, Kızılay ve birçok sivil toplum kuruluşu 500 milyon doları aşan bir yardım toplayarak ülkeye ciddi bir yardım ulaştırdı.
Türk Hava Yolları 2012 yılında ülkeye seferler düzenlemeye başladı. Bir yıl sonra da Türk şirketi LLC firması Mogadişu Havalimanı'nın işletmesini devraldı. 2014'te ise Mogadişu Limanı'nın işletmesi Albayrak AŞ tarafından alındı.
2015 yılında Erdoğan ülkeye bir ziyaret daha gerçekleştirdi. 200 yatak kapasiteli Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin açılışını yaptı. Bir yıl sonra da Türkiye'nin dünyadaki en büyük dış misyonu "Mogadişu Büyükelçilik Külliyesi" hizmete girdi.
2017 yılında ise iki ülke arasındaki ilişkide bir milat noktası yaşandı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yurt dışındaki en büyük askeri eğitim merkezi Mogadişu'da faaliyete girdi. Bölgedeki üsse TÜRKSOM adı verildi. Somali askerleri ve polisleri Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından eğitildi. Eğitimlerini tamamlayan güvenlik güçlerine diplomaları takdim edildi.
Türkiye'nin Somali'ye askeri desteği sadece eğitimle de sınırlı kalmadı. Bayraktar SİHA'lar son dönemde El Kaide bağlantılı terör örgütü Eş Şebab'a karşı etkin bir biçimde kullanıldı. Birçok kasaba ve köy örgütün işgalinden temizlendi.
İNGİLİZLERİN İSTİHBARATI OLDUKÇA DİKKAT ÇEKİCİ!
ABD, 2023'ün Aralık ayı sonunda, küresel ticaretin önemli rotalarından biri olan Kızıldeniz’de İran destekli Husiler ticaret gemilerine yönelik artan saldırıları karşısında görev gücü kurma kararı aldı.
Husiler gerçekleştirdikleri eylemleri, İsrail'in Gazze'de başlattığı soykırıma dayandırmış; "Orada saldırılar bitmeden, Kızıldeniz'deki eylemlerimiz sona ermeyecek" açıklamasında bulunmuştu.
ABD'nin koalisyonuna İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya ve İtalya’nın da olduğu bir dizi ülkenin katıldı. Operasyonel faaliyetlerde İsrail donanmasının bulunmaması ise dikkatleri çekti. Bu durumun Washington'ın gerilimi daha da yükseltmemek için gerçekleştirdiği bir hamle olduğu yorumları yapıldı.
Koalisyonun kurulması Husileri caydırmadı. Kısa bir süre içinde ticaret gemilerine yönelik füze ve insansız hava araçlarıyla saldırılar düzenlenmeye devam etti. ABD ve Koalisyon güçleri Yemen'deki Husi hedeflerini vurdu. Gemilere yönlendirilen füzeleri ve kamikaze İHA'ların bir bölümünü imha etmeyi başardı.
Bölgede tüm bunlar yaşanırken İngiliz istihbaratının Sky News'e verdiği brifing ise dikkatleri çekti. İngilizlere göre ABD operasyonlardan önce Husiler'e vuracağı konumları belirtiyor; Böylece Husiler bölgeden askeri araçlarını ve personelini çekiyor, saldırılar sadece sembolik hasarlara sebep oluyor.
İddialar doğru ise ABD'nin neden böyle bir durum gerçekleştirdiğine dair farklı teoriler var. Birinci durum, İsrail'in Washington'ın tüm ısrarlarına rağmen Gazze Şeridi'ndeki katliamlarına son vermemesi. Husilerin saldırılarıyla İsrail limanları da boş kalıyor. Böylece Netanyahu hükümetine yönelik ekonomik anlamda baskı oluşturuluyor.
İkinci teori, Rusya ve Çin'in önderliğindeki BRICS'ın üyesi olan Güney Afrika'nın kritik konumu ve yer altı zenginlikleri nedeniyle yeniden Beyaz Saray'a yaklaştırılmak istemesi. Güney Afrika'nın Lahey'de İsrail'e dava açan ülke olduğu da hatırlatılınca bu durumun yeni bir denge alanı oluşturmak amaçlı planlandığı ifade ediliyor. Ümit Burnu'nda artan ticaretle birlikteyse, Ramaphosa yönetiminin sempatisinin kazanılarak Washington ile iyi ilişkiler yürütmesi sağlanabileceği değerlendiriliyor.
Üçüncü teori ise Türkiye'nin bölgede attığı adımların sınırlandırılmak istenerek farklı ticaret rotalarının öneminin artırılması olarak görülüyor. Ankara, ABD için müttefik bir ülke konumunda bulunsa da, PKK/YPG terör örgütüne verdiği mali ve eğitim desteği biliniyor. Ayrıca diğer NATO müttefikleriyle zaman zaman yaşadığı büyük problemler de göz ardı edilecek cinsten değil.