İnsan olmak ya da Dursun Ali Taşçı
Merhum Eğitimci ve Haber7 Yazarı Dursun Ali Taşçı'yı, oğlu anlattı. Faruk Taşçı'nın kaleme aldığı yazı şöyle:
İNSAN OLMAK YA DA DURSUN ALİ TAŞÇI
“Referansım Allah’tır” adlı kitabında da naklettiği üzere rahmetli Dursun Ali Taşçı bir Ramazan günü, iftara misafir etmek için yoldan geçen birini Rize’de evine götürmek niyetiyle davet eder. Elbisesi çöplükten alınma olduğu anlaşılan adam daveti kabul eder.
İftar sofrasında yok yoktur; laz böreği adlı tatlıdan karalahana çorbasına kadar yörenin lezzetleri hazırdır. Ezan okunur, sofradakiler “bismillah” deyip başlarlar. Hurma, su derken çorba içilir. Ancak ortamda garip bir durum vardır. Kendisine “Satı Amca” diye hitap edilen adam, sadece su ve ekmek almaktadır ağzına: Bir su bir ekmek, bir su bir ekmek.
Sofradakiler çorbadan sonra ana yemeğe geçmek isterler, ama Satı Amca su ve ekmek dışında ağzına bir lokma almamaktadır. Ev sahibi Dursun Ali hoca, Satı Amca’dan çorba içmesini önce rica eder, sonra ısrar eder; ama nafile!
Bir müddet sonra mesele iftar sofrası olmaktan çıkmıştır. Israr sonrasında Satı Amca “benim kırk yıllık ekmek ve su orucumu bozup da bereketimi kaçırmayın” deyince Dursun Ali hoca, Satı Amca’ya bir sorusuna cevap vermesi şartıyla “tamam” der.
Dursun Ali hoca, Satı Amca’ya “Söyler misin, insan ne demektir?” deyince Satı Amca önce bir durur, derin nefes alır, orta ayarlı bir sesle derinden derine “Ormanı bilir misin? Ormanda ağaçlar vardır; kimisi doğru düzgündür, kimisi de eğridir. Düzgün ağaçlardan güzel mobilyalar olur, eğri ağaçlardan denizlere kayık yapılır. İnsan da böyledir; eğrisi var, doğrusu var.” şeklinde cevap verir.
Evet “insan da böyledir” ve gerçekten de Dursun Ali Taşçı da böyleydi; doğru ve doğrudan yana, çocukluktan son nefesine kadar bir ömür boyu. Bu, güzel ahlaklı, faydalı ilim sahibi ve ameli salih üzere olmak demek, yani Dursun Ali hoca gibi.
Güzel ahlaklı yani kalbi selim. Kendisine zarar veren veya kendisine düşmanlık edenleri affetmek hatta onların düşmüş oldukları kötü durumlarda onları kollarıp gözetmek, onları düştükleri yerden çıkarmak Dursun Ali hocanın işi; hem de bir değil iki değil, hem çocukluk, gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde köyünde hem ilerleyen yaşlarında Rize’de, Fransa’da ve İstanbul’da. Örtücü, sabrede sabrede.
Faydalı ilim sahibi yani aklı selim. Akaidi çok sağlam, çünkü temeli sağlam olanın ilmi de sağlam ve faydalı olur. Yani Allah’ın düşmanlarına açık ve net karşı duruş, korkmadan. Allah’ın dinine saldıranlara ve Müslümanlara zarar verenlere derin bir buğz. Küfre zerre meyletmeme, meyledenlere açık ikaz ve meyledip de zarar verenlere karşı “dininin adamı”, çekinmeden.
Aynı zamanda ameli salih sahibi. Her farz ibadetin delisi ama en çok da namazın delisi. Evlenmesinin önündeki engelin “o çocuk her sabah namaza tüm ailesini kaldırıyor, sabah sesini duyuyorum, bu nedenle kızımı ona vereceğim” diyen müstakbel kaynatasının namaz şahitliği. Sonrasında dağda bayırda her yerde bir vakit dahi üstünden namaz geçmeyecek şekilde sahib-i tertip, aşkla ve huşu ile.
İşte böyle idi öz olarak Dursun Ali Taşçı, yani kendisinin oğlu olmakla şükrettiğim. Geldi, yüreklere yerleşti ve sır olup perdenin ardına geçti. Rahmet olsun…