Dünya Bankası’ndan Türkiye açıklaması! Tahminler değişiyor

Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, cnbce.com'un sorularını yanıtladı.

Türkiye'nin enflasyonla mücadele konusundaki hamlelerini pozitif değerlendiren Lopez, Bakan Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Karahan'ın enflasyonda zirvenin görüldüğü görüşüne katıldığını söyledi.

Türkiye'nin 2024-2025 büyüme oranlarına ilişkin yakın zamanda yapılan aşağı yönlü revizyonun ardından yüksek gelen ilk çeyrek büyüme rakamlarının tahminlerde yeniden bir revizyon gerektirebileceğine dikkat çeken Lopez, bu değerlendirmenin şu anda yapıldığını ve eğer olumsuz bir gelişme olmazsa Dünya Bankası'nın Türkiye'nin 2024-2025 büyümesine ilişkin tahminlerini yukarı yönde revize etmesi gerekeceğini söyledi. Lopez'in uyarısı ise büyüme dağılımındaki eşitsizliğe ilişkin oldu.

Ekonomi yönetiminin vergilendirme konusundaki son çalışmalarını nasıl yorumlarsınız? Vergi yükünün tabana mı yoksa tavana mı yayılacağı konusunda çok fazla tartışma var. Bu tartışmaları vergi adaleti açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Humberto Lopez: İdarenin vergi sisteminin verimliliğini ve adaletini arttırmak için gösterdiği çabalar takdir edilmeli ve memnuniyetle karşılanmalı. Ancak vergi reformu teklifinin ayrıntılarını görmedik ve bu nedenle benim tarafımdan yapılacak herhangi bir görüş sadece bir spekülasyon olacaktır. Bu bağlamda, meclise gönderilen paketin detaylarını ve yasama sürecinde getirilebilecek değişiklikleri görmek için beklememiz akıllıca olacak.

Dünya Bankası’nın son raporunda ücretlerdeki artışın TÜFE değişimlerini aşması nedeniyle kısa vadede yoksulluğun azalması beklentisi dile getiriliyordu. Ve yine aynı raporda büyüme dağılımında 2020-2021’e benzer seyrin eşitsizliği artıracağı da vurgulanmıştı. Bunu biraz detaylandırabilir misiniz? Büyümede nasıl bir dağılım Türkiye’de yoksulluğun önüne geçebilir? Asgari ücretlilerin toplam çalışan nüfus içerisindeki oranının giderek artması sizce gelir dağılımı açısından nasıl bir tablo ortaya koyuyor?

- Geçtiğimiz yirmi yıl boyunca Türkiye hem büyüme hem de yoksulluğun azaltılması açısından mükemmel bir performans sergiledi. GSYİH büyümesi yılda ortalama yüzde 5,4 oldu ve bu oranla GSYİH her 26 yılda bir dörde katlanıyor. Diğer taraftan yoksulluk oranı 2005'te yaklaşık yüzde 27 iken 2021'de yüzde 8'in altına düştü ve tahminlerimiz 2022 ve 2023'te daha da düşeceğini gösteriyor.

Ancak aynı zamanda eşitsizlik 2010'ların ortalarından bu yana artıyor. Bunun birkaç nedeni var.

Bunun nedenlerinden biri, Türkiye'nin tarım sektörünün ağırlık ve istihdam kaybettiği, imalat ve hizmetler sektörünün ise daha önemli hale geldiği ve istihdam kazandığı bir ekonomik dönüşüm sürecinden geçiyor olması. Bu durum, farklı sektörlerde çalışanların beceri düzeylerinin farklı olması ve tarım sektörünün imalat ve hizmet sektörlerine kıyasla daha düşük becerilere sahip işçileri istihdam etmesi nedeniyle önemli.

İkinci bir neden de son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon. Daha yoksul kesimler enflasyona karşı korunmakta zorlanıyor. Enflasyonu düşürmek için uygulanan politikalarda sabır ve sebat istemek zor olsa da alternatifin çok daha kötü olduğunu savunmamın nedenlerinden biri de bu.

Hem büyüme ve dolayısıyla istihdam yaratma üzerindeki etkisi hem de gelir eşitsizliği üzerindeki etkisi nedeniyle enflasyonu düşürmek önemli. Ancak yapılması gereken başka şeyler de var. Ülkenin yapısal dönüşümü ve imalat ve hizmet sektörlerinde çalışan Türk işçilerinin daha yüksek becerilere sahip olması talebi, tüm Türk işçilerinin artan sofistike ekonomi için uygun becerilerle donatılıp donatılmadığına bakmamızı gerekecek.

Türkiye Merkez Bankası'nın yılsonu enflasyon tahmini %38 seviyesinde. Bunun mevcut politikalarla ulaşılabilir bir hedef olduğunu düşünüyor musunuz? Sapma bekliyor musunuz?

- Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı'nın enflasyonla mücadelede en kötü dönemin geride kaldığı ve temmuz ayından itibaren enflasyon oranlarında düşüş görmeye başlayacağımız yönündeki son açıklamalarına katılıyorum. Dünya Bankası'nın 2024 yılsonu enflasyonu için öngördüğü yüzde 43'lük oran, Merkez Bankası'nın öngördüğü oranın biraz üzerinde ancak büyüklük sıralaması birbirine çok yakın.

Geçmiş döneme kıyasla daha rasyonel politikalar nedeniyle yabancı yatırımcılar bir süredir portföy yatırımları ve carry trade yoluyla Türkiye'ye giriş yapıyor. Bu yabancı yatırım girişinin uzun vadeli sermaye yatırımlarına dönüşmesini bekliyor musunuz?

- Türkiye ve küresel olarak gözlemlediğimiz nearshoring * ve friendshoring ** güçleri sayesinde ortaya çıkacak fırsatlar konusunda son derece iyimserim. Ülkenin doğu ile batı arasında - kelimenin tam anlamıyla - bir köprü olması, sanayi kapasitesi, ülke altyapısı, insan sermayesi ve özel sektörün dinamizmi Türkiye'yi kıskanılacak bir konuma getiriyor. Bunun da ötesinde, önümüzdeki 12 yıl içinde 100 milyar dolar yatırım getirecek 60 GW yenilenebilir enerji kurulumu için tasarlanan Enerji Dönüşümü Planı veya Gürcistan ile Bulgaristan'ı birbirine bağlayacak Orta Koridor Planı gibi katalizör görevi görebilecek bir dizi girişim var. Dolayısıyla ekonomik normalleşme planında ilerleme kaydedildikçe ve bu girişimler başlatıldıkça, uzun vadeli sermayenin akacağından eminim.

Dünya Bankası Türkiye için büyüme tahminlerini 2024-2025 yılları için aşağı yönlü revize etti. Türkiye'nin yeni bir istikrarlı büyüme hikayesi yazmasını ve kredi derecelendirme kuruluşları nezdinde yatırım yapılabilir ülke sınıfına yükselmesini hangi koşullar altında mümkün görüyorsunuz?

- Kabul etmeliyim ki 2024 ve 2025 tahminlerimiz ilk çeyrek büyümesi olan yüzde 5,7'den önce yapıldı. Şu anda bu tahminleri yeniden değerlendirme sürecindeyiz ve herhangi bir olumsuz gelişme olmadığı takdirde, bu yıllar için tahminleri yukarı yönlü revize etmemiz gerekeceğini düşünüyorum. İleriye baktığımızda, önemli olan mevcut makroekonomik normalleşme paketini uygulamaya devam etmek.

Türkiye ekonomisi için kapsamlı bir yapısal reform paketi öneriniz var mı? Vergi reformları yapısal bir reform olarak değerlendirilebilir mi?

- Kesinlikle. Daha önce de belirttiğim gibi Türkiye'nin son yirmi yıldaki büyüme performansı olağanüstü olsa da üzerinde düşünülmesi gereken bir konu vardı: Son on yılda düşüş gösteren toplam faktör verimliliği artışının gelişimi. Bunu ele almak için yapılabilecek bir dizi şey var. Kendimi tekrarlama riskini göze alarak, bunlardan biri enflasyonu düşürmek. Çünkü yüksek oranlarda sermayenin en üretken faaliyetlere akmasını sağlamak, bunun getireceği verimlilik maliyetleri nedeniyle zordur. Ancak makroekonomik müdahalelere ek olarak düşünülebilecek başka tedbirler de vardır. Mikroekonomik açıdan, giriş engellerinin olmamasını ve gelecek vaat eden fikirlere sahip girişimcilerin büyüme sürecine katkıda bulunabilmesini sağlamak için rekabet çerçevesinin gözden geçirilmesi önemli. Eğitim tarafında ise işgücü arzının piyasa talebiyle eşleşip eşleşmediğini değerlendirmek de kilit önem taşıyacak. Bu girişimler için kamu desteğinin maliyetli olabileceği açık ve vergilerin etkin, verimli ve adil bir şekilde toplanmasını sağlayacak vergi reformları bu stratejinin uygulanmasını destekleyecektir.

Türk Lirası'nın istikrarı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? USD/TRY kurundaki yatay eğilim sizin için nasıl bir tablo çiziyor?

- Merkez Bankası'nın bu konuya dikkatle baktığından eminim. Yüksek enflasyon ve önemli verimlilik artışlarının yokluğunda, istikrarlı bir nominal döviz kuru, ülkenin uluslararası rekabet gücünü çok hızlı bir şekilde kaybetmesine neden olur. Aynı zamanda döviz kurunun değer kaybetmesi de enflasyon üzerinde baskı yaratır. Türkiye için, döviz kurundaki değer kaybının enflasyona geçişinin 0,3 olduğunu ve ayarlamanın üçte ikisinin yaklaşık iki ay içinde gerçekleştiğini tahmin ediyoruz. Bu iki rakip güç arasında doğru dengeye ulaşmak oldukça karmaşıktır ve eminim ki Merkez Bankası bunu dikkatle kalibre ediyordur.

* Nearshoring: İş süreçlerinin yakın coğrafyada, çoğunlukla da kıyıdaş ülkelerle yürütülmesi.

** Friendshoring: Tedarik süreçlerinin dost ve ticari müttefik ülkelerden sağlanması.

KAYNAK: CNBC-E